Yaşama Dair..

A. Saf Güç Kuralı
Bizlerin asıl hali saf bilinçliliktir; bu da saf güç demektir. Saf bilinçlilik ruhsal özümüzdür, sonsuz ve sınırsızdır, saf coşkudur, saf bilgidir, sonsuz sessizliktir, kusursuz dengedir, yenilmezliktir, basitliktir, mutluluktur.
“Saf Güç” Kuralının uygulanması:
1. Sessiz olmak için her gün zaman ayırın. Günde iki defa derin düşünme yapın.
2. Doğayla baş başa kalabilmek ve her varlığın içindeki zekâya şahit olmak için her gün zaman ayırın.
3. Yargılamayın. Güne “Bugün hiçbir şeyi yargılamayacağım.” sözüyle başlayın.
B. Verme Kuralı
Evren dinamik alışveriş ile var olmaktadır. Vermek ve almak evrendeki enerji akışının değişik görünüşleridir. Aramakta olduğumuz şeyi vermeye istekli olmakla, evrenin bereketinin yaşamımıza yansımasını sağlarız. Coşku istiyorsanız başkalarına coşku verin; sevgi istiyorsanız sevgi vermeyi öğrenin; ilgi ve takdir istiyorsanız ilgi ve takdir göstermeyi öğrenin; maddi zenginlik istiyorsanız başkalarının zengin olmaları için yardımcı olun.
“Verme” Kuralının uygulanması:
1. Nereye gidersem, kime rastlarsam onlara bir hediye vereceğim. Bu hediye hoş bir söz, bir çiçek veya dua olabilir.
2. Bugün yaşamın bana vereceği bütün hediyeleri şükranla alacağım. Doğanın hediyelerini alacağım; bunlar, güneş ışını ve kuş sesleri, Başkalarından gelecek madde, para, kompliman veya dua şeklindeki hediyeleri almak için açık olacağım.
3. İnsanlara her rastlayışımda onlara mutluluk ve coşku dileyeceğim.
C. “Karma” veya Etki ve Tepki Kuralı
Her hareket bize aynen geri dönen bir enerji gücü yaratır. Ne ekersek onu biçeriz. Başkalarına mutluluk ve başarı getiren hareketlerde bulunduğumuz zaman, “karma”mızın meyvesi da mutluluk ve başarı olacaktır.
“Karma” Kuralının Uygulanması:
1. Bugün yaptığım bütün seçimlerin şahidi olacağım. Gelecekteki herhangi bir ana hazırlık yapmanın en iyi yolunun şimdiki anın tam bilincinde olmak olduğunu bileceğim.
2. Her seçim yaptığımda kendime şu iki soruyu soracağım: “Yapmakta olduğum bu seçimin sonuçları neler olacaktır?” ve “Bu seçim bana ve bu seçimden etkilenen diğer insanlara doyum ve mutluluk getirecek midir?”
3. Yapmış olduğum seçim bana rahatlık veriyorsa, o seçimi tamamen teslim olarak uygularım. Yapmış olduğum seçim bana rahatlık vermiyorsa, hareketimin sonuçlarını içgörümle görürüm. Bu yol gösteri kendim ve çevremdeki bütün insanlar için kendiliğinden doğru seçimler yapmamı sağlayacaktır.
D. En Az Çaba Kuralı
Doğanın “zekâsı” işlevlerini en az çabayla yerine getirir, Kaygısızca, uyum içinde ve sevgiyle. Otlar büyümeye çalışmazlar, sadece büyürler. Balıklar yüzmeye çalışmazlar, sadece yüzerler. Hareketleriniz sevgi tarafından yönlendirildiğinde en az çaba harcanır; çünkü doğa, yaşamını sevgi enerjisiyle sürdürür. Egoya önem vermek çok fazla enerji tüketir.
“En Az Çaba” Kuralının Uygulanması:
1. Kabul etmeyi uygulayacağım. Bugün, insanları, durumu, şartları ve olayları olduğu gibi kabul edeceğim. Bu anın olması gerektiği gibi olduğunu biliyorum, çünkü bütün evren olması gerektiği gibi.
2. İçinde bulunduğum durumun sorumluluğunu kabul edeceğim. Sorumluluk almanın, içinde bulunduğum durum için hiç kimseyi ve hiçbir şeyi suçlamamak olduğunu biliyorum.
3. Görüşlerimi savunmak alışkanlığından vazgeçeceğim. Başkalarını benim görüşlerimi kabul için ikna etmeye çalışmayacağım. Bütün görüşlere açık olacağım ve hiçbir görüşe kaskatı bağlı olmayacağım.
E. Niyet ve Arzu Kuralı
Saf güç alanında niyet ve arzu sonsuz düzenleme gücüne sahiptir. Dikkat, enerji verir, niyet dönüştürür. Dikkatinizi neye yoğunlaştırırsanız, onun, yaşamınızda daha önemli bir yeri olacaktır. Diğer ruhsal başarı kurallarına uymak kaydıyla, dikkatinizi üzerinde yoğunlaştırdığınız şeye ilginiz, niyet edilen sonucun alınması için sonsuz uzay-zaman olayları yaratır. Bunun gerçekleşmesi için, niyetiniz insanlığın iyiliğini gözetmelidir.
“Niyet ve Arzu” Kuralının Uygulanması:
1. Arzularımın listesini yapacağım. Bu listeyi her zaman yanımda taşıyacağım. Sessizlik ve meditasyona geçmeden önce bu listeye bakacağım. Gece uyumadan önce bu listeye bakacağım. Sabah uyandığımda bu listeye yine bakacağım.
2. Olayların istediğim gibi gelişmediği zamanlarda, bunun için bir sebep bulunduğuna ve kozmik planın düşünebildiğimden çok daha büyük olduğuna inanarak, arzularımın listesini serbest bırakıp onu yaradana teslim edeceğim.
3. Bütün hareketlerimde, şimdiki anın farkındalığının gerekliliğini kendime hatırlatacağım. Engellerin dikkatimi dağıtmalarına izin vermeyeceğim. Şimdiki zamanı olduğu gibi kabul edeceğim ve geleceği, el üstünde tuttuğum niyetlerim ve arzularımla gerçekleştireceğim.
F. “Ayrı Olmak” Kuralı
Belirsizliğin hikmeti “ayrı olmak”tır. Belirsizliğin hikmeti, geçmişten, geçmişte yaşanan şartlanmadan ve bilinenden kurtulmakta yatar. Bilinmeyene ve saf güç alanına doğru yönelmekteki istekliliğimizle, evrene güzel hareketlerini yaptıran yaratıcı zekâya kendimizi teslim ederiz. Fiziksel evrende herhangi bir şeyi elde etmek için, o şeye olan bağımlılığınızdan vazgeçmeniz gerekir. Bu, arzunuzu gerçekleştirmek için gerekli olan niyetten vazgeçmeniz gerektiği anlamına gelmez. Niyetinizden vazgeçmiyorsunuz; arzunuzdan da vazgeçmiyorsunuz. Sonuca bağımlılıktan vazgeçiyorsunuz. Ayrı olmak kuralı, evrimin oluşmasını hızlandırır. Bu kuralı anladığınızda, kendinizi çözümü zorlamaya mecbur hissetmezsiniz. Sorunun çözümünü zorlarsanız sadece yeni sorunların oluşmasına sebep olursunuz. Halbuki dikkatinizi belirsizliğin üzerinde yoğunlaştırır ve kargaşa içinden çözümün çıkmasını beklerken- belirsizliği yaşarsanız, ortaya harika ve heyecan verici şeyler çıkar.
“Ayrı Olmak” Kuralının Uygulanması:
1. Bugün, kendime ve çevremdekilere oldukları gibi olmaları özgürlüğünü tanıyacağım.
2. Belirsizliği kabullenme arzumdan dolayı, sorunların, karışıklığın çözümü kendiliğinden oluşacaktır. Belirsizliğin özgürlüğe giden yol olmasından dolayı, belirsizlik ne kadar fazla olursa kendimi o kadar güvende hissedeceğim. Belirsizliğin hikmetiyle güvene kavuşacağım.
3. “Tüm olasılıklar alanı”na girerek, sonsuz seçime açık olduğumda yaşayabileceğim heyecanı öngöreceğim. Tüm olasılıklar alanına girdiğimde yaşamın tüm macera, gizem ve büyüsünü yaşayacağım.
G. “Dharma” veya “Yaşamın Amacı” Kuralı
Herkesin yaşamda bir amacı ve başkalarına verecek özel bir hediyesi veya yeteneği vardır. Bu özel yeteneği başkalarına hizmetle birleştirdiğimizde, kendi ruhumuzun coşkusunu ve sevincini yaşarız. Bu da bütün amaçların esas ve nihai amacıdır.
“Dharma” veya “Yaşamın Amacı” Kuralının Uygulanması:
1. Ruhumun derinliklerinde oluşmakta olan Tanrıyı sevgiyle besleyeceğim. Dikkatimi hem bedenimi hem de aklımı hareketlendiren ruha yönlendireceğim.
2. Özel yeteneklerimin bir listesini yapacağım. Özel yeteneklerimi ifade ettiğimde ve onları insanlığın hizmetinde kullandığımda zamanın nasıl geçtiğinin farkında olmadan hem kendi hayatımda hem de başkalarının hayatlarında bolluk yaratacağım.
3. Her gün, kendime, “Nasıl hizmet edebilirim?” ve “Nasıl yardım edebilirim?” diye soracağım. Bu soruların cevapları insanlara sevgiyle yardım ve hizmet etmemi sağlayacaktır.
DEEPAK CHOPRA

https://twitter.com/NlpTrainerr

OLUMLAMALAR

Kendimi bolluk ve berekete açıyorum. 
.  Tuttuğum her şey altına dönüşüyor, attığım her adım fırsatların kapılarını aralıyor. 
· Doğru zamanda, doğru yerde, doğru insanlarla beraberim. 
· Hayatın içinde hepimiz el ele ve omuz omuza büyüyerek, kardeşçe ilerliyoruz. 
· Sağlıklı olmak ve sağlıklı kalmak benim doğal halimdir. 
· Zihnimin olağanüstü iyileştirici gücü beni daima sağlıklı, genç ve dinamik kılıyor. 
· Bütün geçmiş deneyimlerimi içtenlikle affediyorum. 
· Geçmişimin bana öğrettiklerine müteşekkirim. 
· Ne verirsem, onu alırım. 
· Paylaştıkça büyüyen sevgimi sunarak, sevilmeyi seçiyorum. 
· Hayat çok kolay, adil ve keyif verici... 
· Her sabaha “Bugün hayatımın en güzel günü” diyerek uyanırım. 
· Başkalarının mutlu olması beni mutlu kılar. 
· Kâinatta hepimize yetecek kadar mutluluk vardır. 
· Huzurun merkezindeyim. 
· En büyük yolculuk kendi içsel yolculuğumdur. 
· Her gün yeni şeyler öğrenerek, rehber insanlarla karşılaşıyorum. 
· Bedenimin ve evrenin mesajlarını dinleyerek yaşam amacıma doğru yol alıyorum. 
· Her anlamda zenginim. 
· Ruhumu, zihnimi geliştirirken, servetimi de arttırıyorum. 
· Yaşam eylemi ödüllendirir. 
· Hayallerimi gerçek kılmak için eyleme geçerim. 
· Gülümsemek için sayısız nedenim var. 
· Her şey ya güzeldir ya da sonuçları itibariyle güzel... 
· Sahip olduklarım her geçen gün arttığı için şükranla doluyum. 
· Hayallerimin ötesindeki nimetleri kendime çekiyorum. 
· Her şey benim ve bütünün hayrı için çalışıyor. 
· Hayatın döngüsüne ve insanlara güveniyorum. 
· Kendimle olan dostluğum çok özel ve keyifli. 
· İçimdeki çocuğa sarılarak, onu sevgiyle kucaklıyorum. 
· Düşünce, duygu ve davranışlarımın efendisiyim. 
· Ne düşünüp, ne hissedeceğimi ve nasıl davranacağımı ben seçerim. 
· İyi ki varım! 
· Hayatımda her şeyden bolca mevcut; sağlık, huzur, neşe, zaman, para ve şükür. 
· Zekâma, yeteneklerime, sezgilerime güveniyorum. 
· Var olan potansiyelim, içsesim bana bilgeliğin kapılarını açtırır. 


Schumann Rezonansı Nedir?



 

İster inanın, ister inanmayın, Dünya dev bir elektrik devresi gibi davranmaktadır. Aslında atmosfer zayıf bir iletkendir ve eğer hiçbir şarj kaynağı olmasaydı var olan elektrik yükü yaklaşık 10 dakika içinde dağılırdı.Dünya’nın yüzeyi ve iyonosferin iç kısmı arasında 55km’lik bir boşluk bulunmaktadır

Schumann Rezonansları bu boşlukta varolan ve aralarında az da olsa benzerlik gösteren elektromanyetik dalgalardır. Yaydaki dalgaların da olduğu gibi, her zaman mevcut değildirler, fakat incelenebilirliğin olması için reaktif olmak zorundadırlar. Dünyanın içsel faktörleri, kabuk ya da çekirdek tarafından oluşturulmamaktadır. Atmosferdeki elektriksel faaliyetlere ait gibi görünmekteler, özellikle şiddetli şimşek faliyetlerinin oluştuğu zamanlarda. 6 ila 50 devir / saniye arasındaki frekans değerlerinde meydana gelmektedir;
ilk defa 1952 ve 1957 yılları arasında Alman fizikçi W. O. Schumann tarafından ortaya atılmış ve 1957 yılında Schumann ve König tarafından kanıtlanmıştır. Bu fenomenin ilk spiritüel tasviri 1960 yılında Balser ve Wagner tarafından hazırlanmıştır. Son 20 yıl içindeki incelemeler, denizaltılarıyla Ekstrem Düşük Frekanslı haberleşme araştırmalarını yürüten Deniz Kuvvetleri Bölümü tarafından yönetilmektedir.
Jeofiziksel Durum : Dünya’nın Yükselen Temel Frekansı
Dünya’nın zemin temel frekansı, ya da “kalp atışı”(Schumann Rezonansı, SR, olarak adlandırılır) hızla artmaktadır. Coğrafi bölgelere göre değişkenlik göstermesine rağmen, onlarca yıldır toplam ölçüm 7.8 devir / saniye’yi göstermekteydi. Bu değerin sabit olduğu düşünülüyordu ve global askeri haberleşme sistemi bu frekans üzerine geliştirilmişti. Son rapolar oranın 11 devire ulaştığını ve yükselmeye devam ettiğini söylüyor. Bilim bu oranın neden yükseldiğini ya da yükselişe neden olanın ne olduğunu bilemiyor. Gregg Braden verileri bu konu üzerinde çalışan Norveçli ve Rus araştırmacılardan aldı; Amerika’da çok geniş çapta raporlama yapılmıyor. (SR üzerine tek referans hava ile ilgili ve sadece Seattle Kütüphanesinde referans bölümünde bulunmaktadır. Bilim SR’yi sıcaklık değişkenlerinin ve dünya çapında hava durumlarının hassas göstergesi olarak kabul etmektedir. Braden değişen SR’nin son zamanlardaki şiddetli fırtınaların, sellerin ve havanın bir faktörü olduğuna inanıyor.)
Jeofiziksel Durum : Dünya’nın Azalan Manyetik Alanı
Bir yandan dünyanın “pulse” oranı yükselirken diğer yandan manyetik alan kuvveti azalmaktadır. New Mexico Üniversitesi Profesörü Bannerjee’ye göre, son 4000 yıl içinde manyetik alan yoğunluğunun yarısı kaybetti. Manyetik alan kuvveti, manyetik kutupların tersine dönmesinin bir habercisi olduğu için, Prof. Bannerjee, başka bir değişimin gelmekte olduğuna inanıyor. Braden, devirsel “Yer değiştirmeler” ters dönmeyle birleşik olduğu için manyetik dönüşümün belirtisi olan dünyanın jeolojik kayıtları ayrıca tarihte daha önceki “Yer değiştirmeler”i de işaret etmektedir. Zaman ölçüsünün büyüklüğü düşünüldüğünde, bunlardan sadece birkaç tane mevcuttur.
MUHTEMEL SONUÇLAR
Sıfır noktasına yaklaştığımızda zaman hızlanmış olarak tezahür edecek. Buna göre 24 saatlik zaman dilimi, 16 ya da daha az saatte yaşanmış olacak. Binlerce yıldır SR’nın 7.8 devirde olduğunu, fakat 1980 yılından beri artmakta olduğunu hatırlayın. Bugün bu değer yaklaşık 12 devirdir. Ve 13 devire ulaştığında duracak.
Sıfır noktası ya da Çağların Değişimi, kadim insanlar tarafından binlerce yıl önce bildirilmişti. Bir çok değişimler meydana gelmiştir; her 26000 yıllık Ekinoks geçişi sürecinin yarısı olan 13000 yılda bir.
Sıfır Noktası ya da manyetik kutupların ters dönüşü muhtemelen yakında, birkaç yıl içinde, belki de her 20 yılda bir 12 Ağustos tarihinde gerçekleşen Dünyanın dört devir bioritmi ile eşzamanlı olarak gerçekleşecek.
Sıfır Noktasından sonra Güneşin batıdan doğup, doğudan batacağıda söylenmektedir. Bunun daha önce gerçekleştiğine dair çok eski kayıtlar bulunmaktadır.
İlginçtir ki Yeni Dünya Düzeninin 2003 yılında hayata geçeceği planlanmıştır. Bu, bir çok etkene ve gündeme bağlı olarak olabilir de olmayabilir de. Fakat merkezde kalın ve sezgilerinizi takip edin.
Sıfır Noktası değişimi muhtemelen bizi 4. boyuta sokacak. Burada, düşündüğümüz ve istediğimiz her şey hemen tezahür edecek. Bu Sevgi’yi ve Korku’yu içermektedir. NİYETİMİZ en yüksek öneme sahip olacak.
Bildiğimiz bir çok teknoloji işlemez hale gelecek. İstisnalar Sıfır Noktası ya da serbest enerjiye dayalı olan teknolojiler olabilir.
Sıfır Noktasına yaklaştıkça fiziksel bedenlerimiz değişmektedir. DNA’larımız 12 sarmallı yapıya yükseltilmekte. Yeni bir ışık beden yaratılmakta. Daha sezgisel bir hale bürünüyoruz.
Bütün bu bilgiler korkutucu nitelikte değildir. Yeni Işık Çağını getirecek olan bu değişimlere hazırlanın. Paranın ve zamanın ötesine geçiş yapıyoruz;  korkuya dayalı kavramların tamamen ortadan kalkacağı bir dönem..
SCHUMANN REZONANSI UYUMLAMASI
Schumann Resonance; dünyanın kalp atışı = yeryüzünün doğal titreşimidir.
Dünyamızın manyetik alan titreşimi, zaman içinde gittikçe yükselmektedir. Eski ölçümlere göre, 7.8 hertz olan titreşim zamanımızda 12 hertz’e yükselmiştir. Bizler, kendi titreşim seviyemizi dünyanın titreşim seviyesiyle rezonans haline sokmamız durumunda hem biyolojik hem sprituel anlamda güclenmis oluruz.Schumann Resonance almak, bir şifa sistemine uyumlanmak değildir. Zaten titreşimimizi yükseltince, otomatik olarak şifa da gerçekleşir.Schumann Resonance’a uyumlandığınızda, yakından veya uzaktan uygulama ve uyumlama yapabilirsiniz.
Scumann Rezonansı uyumlamanızı istediğiniz sıklıkta ve titreşiminizi arttırmaya ihtiyaç duyduğunuz anlarda aktive edebilirsiniz.Schumann Resonance uyumlaması almak, tam da bu zamanda ve önümüzdeki zamanlarda faydalı olacaktır.
Schumann Rezonansı
Yeryüzünü çepeçevre saran gaz tabakasının bütününe Atmosfer denmektedir. Sınırları tam belirgin olmamakla birlikte Atmosfer ; (Yeryüzünden yukarıya doğru) Traposfer, Stratosfer, Mezosfer ve İyonosfer şeklinde 4 katmandan ibarettir.
Kozmos'dan ve Güneş'imizden gelen, enerji yüklü atom altı parçacıklar Atmosferin en üst katmanında bulunan Oksijen, Azot ve Hidrojen atomlarının elektronlarını kopartmakta, onları İyonize ederek (+)Pozitif Elektrik yüklü İYONOSFER tabakasını meydana getirmektedir. Yeryüzünden 500-600 km. yüksekte oluşan İyonosfer tabakasının sıcaklığı 1700 oC dereceye kadar çıkmaktadır. Atmosfere giren Göktaşlarını yakan, Onları yok ederek Dünyayı koruyan bu tabakadır. İyonosfer tabakası aynı zamanda Dünya Isısını belli seviyelerde tutarak canlılara yaşam imkanı sağlamakta, radyo dalgaları için yansıtıcı-ayna görevi de yaparak radyo ve telefon haberleşmesini mümkün kılmaktadır.
Kozmos' dan ve Güneş' imizden gelen enerji yüklü atom altı parçacıkların enerjisiyle devamlı yüklenen İyonosfer tabakası, bu enerjileri, yeryüzü ile İyonosfer tabakası arasında kalan boşluğa, şimşek ve yıldırımlar şeklinde durmaksızın boşaltmaktadır. Öyle ki her saniye 1000' nin üzerinde şimşek ve yıldırım şeklindeki elektrik enerjisi, yeryüzüne akmaktadır. Yeryüzü ve üzerindeki tüm canlılar da aşırı elektron akışı nedeniyle genelde (-)negatif elektrik yüklü bulunmaktadır. Şimşek ve yıldırımlar olarak yeryüzüne akan elektrik enerjisi, yeryüzü ile İyonosfer arasındaki boşlukta çeşitli elektro manyetik rezonans sahaları yani değişik frekanslarda titreşen elektromanyetik alanlar meydana getirmektedir. İşte bu elektromanyetik alanların titreşimine SCHUMANN Rezonansı denmektedir. (Bir gücün etkilemesi sonucunda ortaya çıkan titreşime Rezonans denir.) Zira bu rezonansların mahiyeti ilk defa 1952 yılında Alman Fizikçi W. O. Schumann tarafından açıklanmıştır.
Schumann Rezonansı, yeryüzü ile İyonosfer tabakası arasındaki boşluğun doğal titreşimidir. Tespitlere göre Schumann Rezonans sahasının frekansı 7.8,14, 20, 26, 33, 39 ve 45 Hertz aralıklarında değişmektedir. (Hertz = 1 Saniyedeki devir sayısıdır.) Diğer bir ifadeyle, yeryüzü ile İyonosfer tabakası arasındaki boşluk 7.8, 14, 20, 26 , 33 , 39 ve 45 Hertz aralıklarında titreşen Yedi elektro manyetik alan halindedir. Ancak en büyük manyetik alanın frekansı 7.8 Hertz' dir. İyonosfer tabakasından yeryüzüne akan enerji ile meydana gelen elektromanyetik alanlar, tüm tabiat olaylarını ve tüm canlıları etkilemekte ve tetiklemektedir.
Zira hepimiz biyokimyasal süreçlerle elektrik üreten, ürettiğimiz elektron akımlarıyla düşünen, hisseden, kaslarımızı ve bedenimizi hareket ettiren, çalışan, konuşan ve faaliyet gösteren varlıklarız. Yani tüm madde alemi nasıl atomlarının titreşimi nisbetinde ürettiği enerji kadar etraflarında elektromanyetik alanlar teşekkül ettiriyorsa, tüm canlılar da hücresel vibrasyonları nisbetinde ürettikleri enerji kadar çevrelerinde elektromanyetik alanlar teşekkül ettirmektedir. Sahip olduğumuz elektromanyetik alanlar da, çevresel elektromanyetik alanların değişiminden ve frekansından etkilenmektedir. Tüm dünyayı çepeçevre sararak, tüm doğayı ve canlıları etkiliyen Schumann Rezonansı bu nedenle çok önemli olup dünyanın önde gelen fizik araştırma merkezleri tarafından devamlı ölçülerek kontrol edilmektedir.
Schumann Rezonansı kayıtlarını tutan merkezlerin verilerine göre, 1980 yılından sonra yapılan Schumann Rezonası ölçümlerinde, ortalama 7.8 Hertz olan en büyük manyetik alanın frekansının yükseldiği ve 11 Hertz' in üzerine çıktığı, Ayrıca saniyede 1000' nin üstünde olan yıldırım ve şimşek çakmalarının da, saniyede 2000' ne çıktığı tespit edilmiştir. Yani tüm dünyayı çepeçevre saran en büyük elektro manyetik alanın, çok uzun süreden beri sabit olan frekansı 7.8 Hertz' den 12 Hertz' e çıkmış, Aynı zamanda İyonosfer tabakasından yeryüzüne akan elektrik enerjisi de toplam olarak eskisinin 2 katına çıkmış bulunmaktadır.
Meditasyon, dilek, niyet, imgeleme ve benzeri çalışmaları yapmadan önce schumann rezonansına bağlanarak evrenle bağlantı kurabilirsiniz.
Uyumlaması tarafımdan yapılmaktadır.
https://twitter.com/NlpTrainerr

Çekim Yasası







Çekim yasası ile 2004 yılında tanıştım.Bu konuda çok araştırmalar yaptım,bulabildiğim kadar kitap okudum ve uygulamalar yaptım.Üstelik bu konuya yoğunlaştıkça ; ilgili birçok kitabı ,birçok TV programını,kendime çekmeye başladım.Ve ne zaman bir konu üzerine yoğunlaşsam,o konuyla ilgili bilgiler önüme çıkar oldu.Ben bu duruma artık şaşırmıyorum.

Çekim yasasının felsefesi şu: ''benzer benzeri çeker''.
Bu felsefeye göre zihnimizde oluşan her düşünce,yaptığımız her davranış ve söylediğimiz her söz bir benzerini çekiyor hayatımıza.Aslında olay''birşey hakkında düşündükçe o hayatında çoğalmaya başlıyor'' şekline dönüşüyor.Çekim yasası işte tam anlamıyla bunu ifade ediyor.Olumlu şeyler olumluları,olumsuz şeyler de olumsuzları çekiyor hayatımıza.

O nedenle düşüncelerimizin farkında olmak çok önemli.''Ben ne düşündüm ,
şu anda zihnimden neler geçiyor,ne konuştum''diye kendimizi test etmemiz gerekiyor.Çünkü evrende herşey bir enerjidir ve düşünce de bir enerji,belli bir frekans yaymakta.Bu frekans canlı ve etkili.Bizden çıkan frekans,bize yine geri dönmekte.Başkaları hakkında ne düşünürseniz,ne konuşursanız size geri döner.Ve siz bunların kendi başınıza geldiğini farkedersiniz.

Evren düşüncelerinize yanıt verir ama içeriğine aldırış etmez.Örneğin ''kaybetmek istemiyorum'' dediğinizde evren buradaki ''kaybetme''kavramını alıyor ve size onu veriyor,kaybediyorsunuz.Yani ''korktuğunuz başınıza geliyor'' diğer bir deyişle.Oysa ki ''kazanma''düşüncesi içerisinde olsaydınız,evren size onu verecekti.Çünkü ''kazanma ''ile ilgili sinyaller gönderdiniz.Söylemleriniz hep olumlu olmalı .

Geleceğimiz,düşündüklerimiz,konuştuklarımız ve hissettiklerimize  göre şekillenir.Zihnimizde ne varsa,tıpkı bir ayna gibi bize geri yansır.Eğer geleceğinizin arzu ettiğiniz gibi olmasını istiyorsanız,duygularınızın ,hissettiklerinizin ve düşüncelerinizin farkında olarak yaşamalısınız.

Semra MUTLU

NLP Master Trainer,Yaşam Koçu,

Reiki Master,Kişisel Gelişim ve

İletişim Uzmanı

https://twitter.com/NlpTrainerr
Semra Mutlu
Nlp Master Trainer,Reiki Master
Yaşam Koçu,Kişisel Gelişim ve İletişim Uzmanı

İletişim Ailede Başlar






Aile toplumun en küçük ve en temel birimidir.Bütün toplumlarda hemen her birey bir ailede doğar ve yetişir.Bireyin ilk deneyimlerini kazandığı,alışkanlıklarının oluştuğu,tutum ve davranışlarının belirlendiği ortam ailesidir.Ve çocuk anne ve babasını model olarak alır.Bu yüzden aile üyelerinin birbirleriyle sağlıklı bir etkileşim halinde olmaları gerekir.

Sağlıklı bir şekilde konuşabilmeli,birbirlerini etkin dinlemeli ve anlamalıdırlar.Nedir etkin dinlemek?İletilmek istenen duyguyu,düşünceyi ya da problemi yargılamadan,sorgulamadan,anlamaya çalışarak dinlemektir.

Etkin dinleme çoğumuz için zor gelebilir.Dinleme ne kadar pasif bir şeymiş gibi gözükse de aslında çaba gerektiren bir eylemdir.Birbirimizi dinlerken acaba gerçekten etkili bir dinleme içerisinde miyiz?Hiç sanmıyorum.Dinliyor gözüküyorsak da ,çoğumuzun aklı başka yerlerde.Ya yaşadığımız günlük problemlerde,ya ödenecek faturalarda ,ya işyerinde karşılaştığımız sorunlarda vs.Dolayısıyla dinlemek ve duymak arasında çok belirgin bir fark var.Duyuyor da dinliyor mu acaba?Örneğin çocuklarımızı ,bütün enerjimizi dikkatimizi onlara vererek ,gerçekten dinliyor muyuz ?Onlara değerli olduklarını ve bir birey olduklarını hissettirebiliyor muyuz?

Öyle olsa çocuklar kendilerini anlaşılmış hissederler,çok daha özgüven sahibi olurlar.Çok daha sağlıklı bireylerden oluşmuş bir toplum çıkar ortaya.

İyi bir iletişimin gerçekleştiği aile ortamında çocuklar daha özerk ve bağımsız bir şekilde kişilik oluşturur.Düşüncelerini daha rahat ifade eder.Buna karşılık ailede etkili bir iletişim yoksa ,özgürce düşünemeyen,düşünce ve duygularını açıkça dile getiremeyen bağımlı birer birey olurlar.Ve gelecekte problem yaşarlar.Bu nedenle anne-baba-çocuk arasındaki iletişim çok önemlidir.

Günümüzde aile içinde yabancılaşma görülmekte.Herkes kendi dünyasına çekiliyor.Duyguların üstü örtülmekte.Duygu ve düşüncelerin paylaşımı aile dışına taşınmakta.Ya da aile içinde gruplaşmalar ortaya çıkmakta.Anne-oğul,baba-kız veya çocuklar anne babaya karşı cephe alabiliyor.Bu durum iletişimi büsbütün bozar.

Bütün bunların çözümü,aile içinde eşitlikçi,disiplini kimseyi yaralamadan,kırmadan sağlayan,anlayışlı,şefkatli,ilkeli bir aile yapısı oluşturup sürdürebilmektir.Eşler arasındaki anlayış ve davranış bütünlüğü iletişimi güçlendirerek,çocukların sosyal rollerini benimsemelerini sağlar.Ve doğru bir temele oturur.

Semra MUTLU

NLP Master Trainer,Yaşam Koçu,

Reiki Master,Kişisel Gelişim ve

İletişim Uzmanı

https://twitter.com/NlpTrainerr


Semra Mutlu
Nlp Master Trainer,Reiki Master
Yaşam Koçu,Kişisel Gelişim ve İletişim Uzmanı



olumlu düşünmek tek başına yeterli değil..




Hepimizin rüyaları vardır, değil mi? Hepimiz; ailemizde, arkadaşlarımızda ya da diğer kişilerde belirgin bir yolla şu ya da bu şekilde fark yaratabilen, özel insanlar olduğumuza inanmak isteriz. Yaşamımızın herhangi bir anında, gerçekten neleri istediğimiz ve neleri hak ettiğimiz konusunda bir fikrimiz olmuştur.

Bununla birlikte çoğumuz yaşamın güçlükleriyle karşılaşınca, rüyalarımızı unuturuz. Özlemlerimizin geleceğimizi şekillendirmedeki gücünü unutarak, onları bir kenara bırakırız. Güven ve ümidimizi kaybederiz. Yaşamda herşeyi değiştirecek gücün, içimizde uyuyor olduğunu hatırlamayız. Bugünden başlayarak, bu gücü uyandırabilir ve rüyalarınızı yaşama geçirebilirsiniz.

Olumlu düşünme, şüphesiz önemli bir başlangıçtır. Elbette nelerin ne kadar yanlış olduğu yerine, nelerin nasıl çözümleneceği üzerinde durmalısınız. Ancak tek başına olumlu düşünce, yaşamımızı değiştirmek için yeterli değildir. Nasıl düşündüğünüzü, nasıl hissettiğinizi ve yaşadığınız her gün yaptığınızı değiştirmek için, bazı stratejilere ve adım adım neler yapacağınızı gösteren planlara sahip olmanız gerekir.

Yaşamınızda bazı şeyleri değiştirmek ya da geliştirmek istiyorsunuz değil mi? Değiştirmek istediğiniz şeyleri iki grupta toplayabiliriz; ya hislerimizi (daha fazla güven duymak, korkularımızı yenmek, mutlu olmak, geçmişte olanlar için kendimizi daha iyi hissetmek gibi) ya da eylemlerimizi (sigarayı, içkiyi, ertelemeyi bırakma gibi farklı şeyleri) değiştirmek isteriz. Asıl sorun; herkesin bu değişiklikleri yapmak istemesine rağmen, çok az kişinin bunların nasıl yapılacağını bilmesi ve sonsuza kadar sürdürebilmesidir. Bunun için bazı temel teknikleri kullanarak, yaşamınızın kalitesini denetlemeye ve değiştirmeye başlayabilirsiniz.

Şu anda bu sürecin sizin lehinize çalışması için gerekli olan tek şey, değişimin mümkün olduğuna inanmakla işe başlamaktır. Geçmiş önemli değildir. Geçmişte işe yaramayan hiçbir şeyin, bugün yapacaklarınızla herhangi bir şekilde ilgisi yoktur. Şu anda yapacaklarınız, geleceğinizi şekillendirecektir. Hemen şimdi kendi kendinizin dostu olmalısınız. Olanlar için kendinizi yıpratmak yerine, derhal sorunlarınızın çözümü üzerinde yoğunlaşmalısınız.

YILGINLIK HİSLERİNİZİ TERSİNE ÇEVİREBİLİRSİNİZYaşamda sık sık, gerçekten kontrol edemeyeceğimiz olaylar olur. Çalıştığımız şirket küçülür ve işten çıkarılabiliriz. Eşimiz bizi terk edebilir. Aile fertlerinden biri hasta olabilir ya da ölüme çok yaklaşabilir. Bu gibi durumlarda artık yapabileceğimiz hiçbir şeyin olmadığı hissine kapılabiliriz.

Belki de bir iş bulabilmek ya da sadece kendinizi daha mutlu hissedebilmek için, bildiğiniz her şeyi denemiş olabilirsiniz. Hiçbir şey işe yaramamış gibi gözükebilir. Elimizden gelenin en iyisini yaparak, yeni bir yaklaşımı denediğimizde hala amacımıza ulaşamamışsak, genellikle bunları tekrar denemeyiz. Niçin? Çünkü hepimiz acıdan kaçmak isteriz! Hiç kimse Başarısızlığı tekrar yaşamak istemez. Hiç kimse sadece hayal kırıklığına uğramak için, bütünüyle kendisini vermez. Genellikle bu hayal kırıklığı deneyimlerinden sonra, tekrar denemekten vazgeçeriz! Böylece hiçbir şeyin işe yaramayacağına inandığımız noktaya geliriz.

Halbuki yanılıyorsunuz. Her şeyi yapabilirsiniz! Bugün, algılama ve eylemlerinizi değiştirerek yaşamınızdaki herhangi bir şeyi değiştirebilirsiniz.

Yaşamınızı tersine çevirmede ilk adım, bir şey yapamayacağınız ya da çaresiz olduğunuza ilişkin inancınızdan kurtulmaktır. Bunu nasıl yapabilirsiniz? Genellikle insanlar geçmişte denediklerini, fakat başaramadıklarını söylemektedirler. Yaşamım boyunca geçmiş geleceğiniz değildir ifadesini sık sık kullandığımı hatırlatmak isterim. Dün ne yaptığınız önemli değildir, şimdi ne yaptığınız önemlidir. Bugün yapacaklarınız üzerine yoğunlaşırsanız, her şey daha iyi olacaktır.

Mesaj basittir. Amaçlarınızın peşinde giderken, sabırla ve esneklik duygusunu kaybetmeden, yoğun ve sürekli eylemde bulunur ve çözüm yoktur duygusunu bir kenara bırakırsanız; eninde sonunda istediğinizi elde edersiniz. Derhal, küçük bile olsalar, bugün yapabileceğiniz eylemler üzerinde yoğunlaşmalısınız.

KARAR VERMEK Daha önce yaşamınızın herhangi bir kısmını değiştirebilecek güce sahip olduğunuzu söylemiştim. Peki, o nerededir? Onunla nasıl anlaşacağız? Hepimiz yeni sonuçlara ulaşmak için yeni eylemler yapmak zorunda olduğumuzu biliyoruz, fakat hepimiz eylemlerimize bir kararın babalık yaptığını anlamak zorundayız; kararın gücü, değişimin gücüdür. Tekrar belirtmeliyim ki, yaşamımızdaki olayları her zaman kontrol edemeyiz, fakat bu olaylarla ilgili olarak ne düşüneceğimizi, neye inanacağımızı, ne hissedeceğimizi ve ne yapacağımızı kontrol edebiliriz. Yaşamımızın her anında kendi kendimizi kabul etsek de, etmesek de; yeni seçimlerimizin, yeni eylemlerimizin ve yeni sonuçlarımızın nedeninin sadece bir ya da iki karara bağlı olduğunu hatırlamalıyız. SONUÇTA GELECEĞİMİZİ; YAŞAM KOŞULLARIMIZ DEĞİL, VERDİĞİMİZ KARARLAR BELİRLER.

Anthony Robbins
Bir Dosttan PUSULALAR
https://twitter.com/NlpTrainerr
Hangisini Beslersen O Kazanır.
Bir Hikaye
Yaşlı Kızılderili reis kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz diğeri siyahtı ve on iki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde duruyorlardı. Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu iki iri köpekti bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için biri yeterli gözükürken niye ötekinin de olduğunu, hem niye renklerinin illede siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık.O merakla sordu dedesine;
-Dede bu iki köpeği niye hep kulübenin önünde tutuyorsun? Hem de niye biri siyah diğeri beyaz?
Yaşlı reis, bilgece gülümsedi ve torununun sırtını sıvazladı ve:
-Onlar benim için iki simgedir.
Çocuk :
-Neyin simgesi?
-İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen gördüğün şu iki köpek gibi, iyilik ve kötülük durmadan içimizde mücadele eder.Onları seyrettikçe ben hep bunları düşünürüm.
Çocuk, sözün burasında, mücadele varsa, kazananı da olmalı diye düşündü ve her çocuğa has bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:
-Peki hangisi kazanır bu mücadeleyi?
Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa :
-Hangisi mi evlat? Ben hangisini beslersem o kazanır.

Loise L.Hay 'den bir alıntı


Bedensel hastalıklar sadece mikrop, virüs ve bakteri den oluşmuyor. Bunu tıp da söylüyor, artık biliniyor. Eğer ruhunuza da en az bedeninize gösterdiğiniz kadar özen göstermezseniz, bedeniniz zayıf yerlerini çoğaltır. Üzüldüğünüzde, rahatsızlıklarınızın midenizin ağrımasından, tansiyonunuzun düşmesinden de öteye gitmesini istemiyorsanız ruhunuzun da sesini dinlemeniz gerekiyor…


Çocukluğunuzdan beri her şey belleğinize yazıldı. Bunlar kendinize olan inançlarınızı da sınırladı. Size sürekli “aptal tembel” diyen bir annenin ruhunuzda yaptığı damgayı görüyor musunuz?: Yeterince iyi değilim, yapamam! Ya, size her kızdığında “seni bırakıp gideceğim başkasının çocuğu ol” diyen bir anne, sizde terk edilmek ve önemsenmemek korkusunu yerleştiren kişi olmasın? Çocukluğunuzda edindiğiniz kalıp inançları “bu sahiden doğru mu?” diye yeniden gözden geçirin.

Ben hayata acı çekmek için gelmişim, kader bana hiç gülmez, beni kimse sevmez ki, insanların hepsi nankördür, hep benim yüzümden, ben önemli değilim, çok güçsüzüm… Bunları çoğaltmak mümkün. Zihninizi de evde temizlik yapar gibi temizleyebilirsiniz. Zihniniz, içinden neler geçtiğini bir tek sizin bildiğiniz bir odadır. Orayı arındırıp olumlu mesajları sürekli tekrarlayarak ve değişmek istediğinizi yineleyerek tertemiz yapabilirsiniz “ben iyiyi hakediyorum ve bulacağım” inancına dönüşecektir. Sadece birkaç gece tekrarlayın bakın neler değişecek yaşamınızda.

Louise L. Hay

LAVENDER FLAME REİKİ(LAVANTA ALEVİ)



  

Üçlü bir enerji grubu olan Mor, Ametist ve Lavanta; Dönüşümü simgeleyen Menekşe Ateşinden(violet flame) gelir.

Kaynağını Menekşe’den (Violet) alan bu enerjilerin tümü; değişim, dönüşüm, arınma veya tanrısal simya ile ilgilidir. İçlerinden Lavanta ile çalışırken ağırlıklı olarak istenmeyen şeyleri temizleyen ve deneyimleri Işığa çeviren, arındırma ve tanrısal simya ile meşgul oluruz.
Lavanta, merhametin Bodhisattvası Quan Yin’den gelir. Menekşe ışınının (Violet) üstadı St. Germain’dir. Quan Yin ise Menekşe ışını üzerinden gelen Lavanta ateşinin yaratıcısıdır.
Lavanta Ateşi, Menekşenin ilgi ve duyarlılık içeren daha yumuşak bir versiyonudur ve bu yanıyla dişi bir his verir.
Lavanta, nazikçe negatif enerjileri uzaklaştırarak alanlarımızı temizler ve bize dengemizi geri kazandırır.
Sosyal ve dini şartlanmalarla dişil tanrısallığa karşı oluşturduğumuz blokajları kaldırır ve beraberinde huzur ve bağışlama hissi getirir. Sonuç olarak Menekşe’nin enerjisinin fazla sert geldiği durumlarda kullanılabilir. Lavanta, travmalarımızı özenle uzaklaştırarak bizi kucaklar ve özellikle anne sevgisine ihtiyaç duyanlara çok iyi gelir. Lavanta’nın şifa yönü, var olan rahatsızlık duygusunu bir sevgi tabakasıyla sarar ve onun sistemden çıkmasına rehberlik eder.
Bu enerji bize, kendimize karşı nazik olmamızın hiçbir sakıncası olmadığını ve kendimizi aşağılayarak ya da aşırıya kaçarak hiçbir şey elde edemeyeceğimizi öğretir.
Bize söylediği ise “Şimdi burada ol. Olduğun şekilde mükemmelsin ve tamam olmak için başka hiçbir şeye ihtiyacın yok. Sen Tanrının değerli bir evladısın ve yeterlisin”
Lavanta ateşi enerjisi saf 5. Boyut enerjisi olarak tanımlanmış ve seviyesi düşürülmemiştir. 5.Boyut enerjisinden düşük/yoğun olan enerjileri yakıp yok ettiği için bu enerjiyle bağlantı kurabiliyoruz.
Değişik beden katmanlarından içeriye doğru yol alır ve içeriye taç çakra ile üçüncü gözden aynı anda girer.
Şimdiye kadar, yani QYLA (Quan Yin’in Lavanta Ateşi)’nden öncesine kadar, yüksek boyut frekanslarının onlardan daha yoğun olan bedenlerimize alınabilmesi için seviyelerinin düşürülmesi gerekiyordu ve onları ancak seyreltilmiş olarak alabiliyorduk.
Lavanta; 3. Boyut Lavanta rengi olarak değil, içine gümüş karıştırıldığı, akışkan olduğu ve yarı saydam bir enerjiyle birlikte geldiği için 3.boyut Menekşeye ait 5.Boyut Lavanta rengi olarak tanımlanmıştır.
Uyumlama uzaktan yapılmaktadır.
İletişim için bana mail adresimden ulaşabilirsiniz.

Semra MUTLU

NLP Master Trainer,Yaşam Koçu,

Reiki Master,Kişisel Gelişim ve

İletişim Uzmanı 
https://twitter.com/NlpTrainerr
ra MUTLU

GÜMÜŞ MOR ALEV ENERJİSİ

      










Gümüş Mor Alev üstatların binlerce yıldan beri bildikleri yüksek frekanslı bir ruhsal enerjidir. Yükselmiş Üstat St. Germain tarafından yeniden açığa çıkarılmıştır., Birlik bilincinin yedinci ışınıdır. Gümüş Mor Alev, topluluğun çağrısını ya da insanoğluna spiritüel hizmet çağrısını duyanlar içindir, yaşamımızda bencilliğin üstesinden gelmek için gereken bilgeliği de sağlar.

Gümüş Mor Alev, mantra olarak bilinen özel dualar ile aktive edilebileceği gibi, meditasyon ve göz önünde canlandırmayla birleştirildiğinde Gümüş Mor Alev’in fiziksel, zihinsel, duygusal ve spiritüel düzeylerde tezahür eden negatif enerjiyi değiştirme ya da dönüştürme gücü vardır. Bu negatif enerji hastalık, stres, endişe, korku, kuşku, nefret, öfke ya da istenmeyen alışkanlıklar gibi formlar olabilir, bunların hepsi bizim daha yüksek spiritüel mayamızdaki güzelliği ve sevinci deneyimlememize engel olan şeylerdir.


Gümüş Mor Alev’in özellikleri özgürlük, dönüşüm, adalet, sevinç, bağışlama ve merhamettir. Mantraları kendinizi vererek söylediğinizde Gümüş Mor Alev, bedeninizin, zihninizin, duygularınızın, hatta bilinçaltı hafızanızın her hücresine, her atomuna girer. Elektronların titreşimini yükseltir, böylece biz de, Tanrımızın Varlığından gelen saf evrensel enerjiyle daha rezone oluruz. Sonuçta, Mor Alev kendinden nefret etmekten fiziksel virüslere kadar herşey dahil olmak üzere spiritüel ya da fiziksel varlığımızın içine yerleşmiş bütün negatif enerjiyi dönüştürür.

Gümüş Mor Alev fiziksel organlarımıza yerleşmiş toksinleri atmanın yanı sıra eterik, zihinsel, duygusal ve fiziksel bedenlerimize kaydedilmiş olan şimdiki yaşamımızın ve geçmiş yaşamlarımızın travmalarını ve karmalarını da değiştirir. Kimi kez karmamız kendini ağır bir yük gibi hisseder ama Mor Alev’i davet ettiğimizde kendimizi daha hafif ve daha az bir yükün altında hissederiz, çünkü o, kişisel sorunlarımızın nedenini, kelimenin tam anlamıyla yakar. Başka bir deyimle Gümüş Mor Alev geçmiş yaşamlarımızın kayıtlarını siler, dolayısıyla özsaygımızı artırır, kendimizden memnun olmamıza yardım eder.
          Gümüş mor alev enerjisini nelere gönderebilirsiniz?
           1-Yolunuzu arıtması için gün boyunca akmasını isteyin.
           2-Hasta veya ruhsal problemleri olan insanlara gönderin.
           3-Öfkenizi,korkunuzu,her türlü negatif hissinizi dönüştürmek için kullanın.
          4-İlişkilerdeki uyumsuzluğu iyileştirmek için gönderin.
          5-Şifaya ihtiyacı olan bedeninizin herhangi bir yerine gönderin.
          6-Elektrik hatlarına,telefon hatlarına,internete gönderin.
           7-Hedeflerinize,dileklerinize gönderin.
          Kısacası ihtiyaç duyduğunuz her şeye gönderebilirsiniz.

Gümüş Mor Alev uyumlamasını alıp onu mantralar, meditasyon ve göz önünde canlandırmayla birleştirerek düzenli kullandığınızda dönüşüm sürecini hızlandırırsınız.
       Uzaktan Uyumlama Yapılmaktadır.
     
       iletişim için bana mail adresimden ulaşabilirsiniz.
      semramutlu1535@gmail.com


     Semra MUTLU

     NLP Master Trainer,Yaşam Koçu,

     Reiki Master,Kişisel Gelişim ve

      İletişim Uzmanı 
      https://twitter.com/NlpTrainerr
       https://facebook.com/Mutlu Kişiselgelişim

Affetme Meditasyonu





Öncelikle affetmeye niyet ettiğiniz kişilerin bir listesini yaparak işe başlayın.Hepsine teker teker bu çalışmayı yapacağız.
Rahat edeceğiniz sessiz  bir yere geçerek,bir sandalyeye sırtınız dik bir şekilde rahatça oturun.Gözlerinizi kapayın.Derin derin nefes alıp verin .Nefesinizi uzun soluklu olarak ,diyaframdan,burnunuzdan  alıp,ağzınızdan verin.İyice rahatlayıp gevşediğinizde,affetmeye karar verdiğiniz ve affetmek istediğiniz kişinin karşınızda oturduğunu imgeleyin.


 Derin bir nefes alıp vererek aşağıdaki cümleleri yüksek sesle söyleyin.
* Ben seni affetmeyi seçiyorum.
* Ben kendimi affetmeyi seçiyorum.
* Sen özgürsün, ben özgürüm .
* Sana en güzel düşüncelerimi yolluyorum .
* Seni sevgiyle serbest bırakıyorum .
* Seni şimdi burada affediyorum.

Bu cümleleri  söyledikten sonra,

kalbinizden çıkardığınız pembe renkli sevgi ışığını ,onun kalbine yollayın ve o kişinin yüzünde oluşacak değişimleri gözlemleyin. Bu meditasyon değişim-dönüşüm meditasyonudur. İçinizde duyduğunuz nefreti, sevgiye dönüştürerek sizin özgür kalmanızı, sırtınızda taşıdığınız yüklerden kurtulmanızı en önemlisi nefret ve affetmeme duygularının sizde oluşturduğu hastalıkları gidermenizi sağlar. Her gün tamamen affedene kadar tekrar edilmelidir.Mümkün olduğunca çok insanı affedin.Ve kendinizi de sık sık affetmeyi unutmayın.

Semra MUTLU

NLP Master Trainer,Yaşam Koçu,

Reiki Master,Kişisel Gelişim ve

İletişim Uzmanı

Semra Mutlu
Nlp Master Trainer,Reiki Master
Yaşam Koçu,Kişisel Gelişim ve İletişim Uzmanı


Affetmek,kendini özgürleştirmektir.




Yazıma ,affetmeyle ilgili hazırlanmış güzel bir hikayeyi alıntı yaparak başlamak istiyorum..

Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur:

"Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?"
Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler.

"O zaman, bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin" Öğrenciler bunu da yaparlar.
"Şimdi yarın ki, ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!"
Öğrenciler, bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:

"Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun." Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur.
Öğretmen, kendisine "Peki şimdi ne olacak?" der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:

"Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde, hep yanınızda olacaklar." Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar:
"Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor."
"Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık."
"Hem sıkıldık, hem yorulduk?"
Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:

"Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki
kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.''

İşte burada çok güzel ifade edildiği gibi ,affetmenin ne demek olduğunu, tam olarak algılayabildiğimizde ,kendimize en büyük iyiliği yapmış olacağız.

Bu öfke,kin,nefret,kızgınlık gibi negatif  enerjileri içimizde tutarak kendimizi nasıl günden güne zehirlediğimizin farkına varacağız.Affederek,bedenimizi ve ruhumuzu zincirlediğimiz bu duygusal hapishaneden özgürleşeceğiz.Bunu başardığınızda inanılmaz bir rahatlık duygusu ve iç huzura kavuştuğunuzu hissedeceksiniz.Siz de şimdi kurtulun bu yüklerinizden,özgürleştirin kendinizi.

Semra MUTLU

NLP Master Trainer,Yaşam Koçu,

Reiki Master,Kişisel Gelişim ve

İletişim Uzmanı

NLP NEDİR?



NLP'nin açılımı Neuro Linguistic Programming,Türkçesi  Sinir Dili Programlaması olarak ifade edilir.
NLP, modelleme üzerine kurulmuş bir sistemdir.Kişinin her alanda olabileceğinin en iyisi olması amaçlanır.Bir kişi bir şeyi yapabiliyorsa ve başarabiliyorsa ,bunu herkes yapabilir.Duygular ,davranışlar,inanç ve değerler modellenebilir.Örneğin çocukken konuşmayı ,yürümeyi bu şekilde öğrendik.
NLP, 1970'lerin başlarında California Üniversitesinde psikoloji öğrencisi olan Richard Bandler'in,dilbilimci yardımcı profesör olan John Grinder ile yaptığı çalışmalarla başladı.Üç kişiyi model aldılar.Gestalt terapisinin önderi psikolog Fritz Perls,aile terapisti Virginia Satir,son olarak da ünlü hipnoterapist Milton Erikson.Ve bu üç kişinin düşünce sistemleri,kullandıkları dil ve  davranış modelleri incelenerek NLP geliştirilmiş,bugün dünyada çok yaygın olarak kullanılan bir bilim dalı olarak günümüze kazandırılmıştır.
NLP ile kişi kendi hayatının kontrolünü eline alır.Kendi beynini bir bilgisayar gibi, istediği yönde programlayarak ,arzuladığı hayata çok hızlı bir şekilde ulaşır.NLP ile kişi olumsuz,kendine zarar veren inançlarını ,davranışlarını ve düşüncelerini fark ederek değiştirir.Korku ve fobilerinden tamamen kurtulabilir.Kendine ve çevresine olan bakış açılarını değiştirerek ,ilişkilerini mükemmel hale getirir.Motivasyonunu yükselterek her alanda başarıyı yakalar.
Kişisel gelişimde,iş alanında,eğitimde,sağlıkta,iletişimde kısacası her alanda NLP çok etkilidir ve kişilerin hayatında inanılmaz olumlu değişimler yaratır.
Siz de NLP eğitimleri alarak hayatınızda en büyük yatırımı kendinize yapın.Siz değişirseniz hayatınızdaki her şey değişir.

Semra MUTLU

NLP Master Trainer,Yaşam Koçu,

Reiki Master,Kişisel Gelişim ve

İletişim Uzmanı